İlk olarak 2013’te “Kapıların
Dışında” oyunuyla seyircisiyle buluşan ve sonrasında “Karanlığın Ötesinden
Gelen Sesler” ve geçtiğimiz sezon aldığı ödülleriyle dikkat çeken “Joko’nun
Doğum Günü” oyunlarıyla tiyatro serüvenine devam eden Yolcu Tiyatro, bu sezonda
ses getirecek Kürklü Venüs oyunuyla seyircinin karşısına çıkıyor.
Tiyatro yazarı ve yönetmeni David
İves’in “Kürklü Venüs” romanını merkezine alarak uyarladığı, Ersin Umut
Güler’in yönettiği ve Pervin Bağdat’la birlikte oynadığı oyunun çeviri-dramaturgisi
Şafak Özen, dekor-ışık tasarımı Cem Yılmazer, kostüm Özlem Kaya,
ses-efekt-müzik Tufan Dağtekin imzası taşıyor.
Oyun, Kürklü Venüs oyununun tiyatro
uyarlamasını yapmak için oyuncu seçmeleri düzenleyen yazar Thomas’ın, başarısız
geçen elemeler sonucunda hala aradığı oyuncuyu bulamaması ve tam elemelerin
yapıldığı tiyatro salonundan çıkarken gizemli bir kadın, Vanda’yla
karşılaşmasını konu edinir. Vanda elemelere geç kaldığını ve kendisine bir şans
verilmesini ister, oyunun yazarı ve hırslı oyuncu adayı bir anda kendilerini
Kürklü Venüs oyununu canlandırırken bulurlar ve oyunla gerçek arasındaki çizgi
yavaş yavaş silinmeye başlar.
Oyun, erkek egemen dünyasının kadına
bakışını sorgularken diğer yandan bireyin bastırılmış arzularını da merkezine
alır. Oyun içinde oyun kurgusuyla 2500
yıl öncesiyle zamanlar arasılık kurar ve geçen zamana rağmen erkek egemen
zihniyetin kadına değişmeyen bakışını irdeler.
Vanda, oyunu canlandırırken, sahne
ışıklarından diyaloglara ve hikayenin cinsiyetçi olduğunu düşündüğü
noktalarının tartışılmasını oyun metnini sekteye uğratarak sorgulanmasını
sağlar. . Vanda, bütün rolleri ters düz etmeyi başarır, karakterlerin bile
yerini değiştirir: Kadın oyuncu yönetmen olurken, yönetmen oyuncu olur, erkek
kadın olur .
Vanda, hep bir adım öndedir öyle
ki, Thomas’ın özel hayatındaki
ilişkilerine varana dek çeşitli konularda kendi varlığını hissettirir ve kendi
arzusuna göre yönetmeye başlar. Oyuncu adayı
olarak başvurduğu yönetmenin, aslında aynen 19. yüzyıldaki romancı kadar kadın
düşmanı olduğunu n altını çizer.
Başta hükmeden, sonrasında Vanda'nın
emirleriyle silikleşmeye başlayan ve bu kadının boyunduruğuna giren ve prova
olarak okudukları teksti sapkın ve ahlaksız bir oyuna dönüştüren Tomas oyunun
en belirgin temasını ortaya çıkarır.
Kadın-erkek ilişkilerindeki sado-mazo, efendi-köle ilişkisi biçimi.
Karşımızda hiç değişmeyen ve değişmeyecek olan erkek, bir figür olarak
karşımıza çıkar.
İlk sahnede yer alan fotoğrafik
sahne ve sahnenin ön tarafını arka
tarafından ayıran siyah tül, oyunun hangi düzlemde oynandığına dair kapı
aralayarak hayal ve gerçek arasında siyah bir tül perde çekiyor. Bu Vanda
Jordan kim? Gerçekten var mı? Bu bir hayal mi?
Pervin Bağdat’ın vamp bir
kadından Vanda’ya dönüşmesi, Ersin Umut
Güler’in otoriter bir yönetmenden köleye dönüşmesi, sade ve abartısız
oyunculuğun iyi örneklerinden.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder