31 Temmuz 2013 Çarşamba

Seydo'nun Sonu

Seydo’nun Sonu* 

Sürgünden döneli, yeni mahallemize alışmaya çalışıyorduk. Oturduğumuz mühit, hakkımızdaki dedikodularla çalkalanmaya başlamıştı.Bizi tanıyan ve tanımayan herkes, hakkımızda olmadık ithamlarda bulunuyordu. Aile meclisimiz toplandı ve suçlu bulunmuştu: Kuzenim Seydo… 
Hazırlıklar yapıldı ve infaz gerçekleşecekti. O sabah, en başta babam ve amcam olmak üzere, erkekler tarafından taşınan bir tabutun ardından, ağlayarak yürüyen ailemizin kadınlarını gördüm. Remo’ya yaklaştım: 
- Kim öldü?
- Hiç kimse.
- Bu tabutta kim var?
- Boş!
- Ama niye kadınlar ağlıyor?
- Kuzenimiz Seydo’yu öldüreceğiz!
- Niye? 
Soruma karşılık bana cevap veren olmadı. Kuzenimin kaldığı evin kapısının önüne gelince babam ve Tajdin amcam Seydo’yu sinirli bir şekilde çağırdılar:
 -Seydo! Orda olduğunu biliyoruz, kapıyı aç! 
Kadınların ağlaması dışında kimseden ses çıkmadı. Birkaç seslenmeden sonra içerden bir patırtı işitildi. Amcam Tajdin kapıyı kırarak babamla birlikte içeri girdiler. Seydo, merdivenlerden yukarı seğirtti ve dama çıkan kapıyı üstüne kapattı. Amcam Tajdin donuk bir sesle ona seslendi: 
- Seydo! Gel bak, sana tabutunu getirdik. 
İyice paniğe kapılan Seydo, damda sıkışıp kalmıştı. Amcam onu öldürmeye ikna eden cümlelerini serinkanlılıkla söylemeye devam ediyordu:
-Hiçbir yere kaçamazsın Seydo! Bizi fazla oyalama. Bak, görüyor musun bütün akrabaların burada ve seni bekliyor. İstersen fazla uzatma haa!!! Hainliğin sonu nedir en az bizim kadar biliyorsun. De hayde oyalama bizi, işimiz gücümüz var. 
Amcam kapının önünde söylenirken, öbür yandan nizami bir şekilde tabancasına mermiyi sürdü. Bu defa babam, Seydo’ya seslenmeye başladı:
- Ailenin onurunu beş para ettin! Şerefini düşmanlara sattın. Ya sen o tabuta gireceksin ya da ben seni o tabuta yerleştireceğim! 
Kadınlar tabutun etrafında ağlamaya devam ediyorlardı. Tajdin, kapının kilidine iki el ateş ederek kırdı ve babamla birlikte dama çıktılar. Seydo’nun titreyen bacakları onu olduğu yerde mıhlamıştı. Ailenin bütün erkekleri evin damına üşüştü. Herkes pür dikkat olup bitenleri izliyordu. Bu ölüm oyununda amcam Tajdin, babam ve Seydo başrollerdeydi.
İlk hamle yine Tajdin amcamdan geldi. Bir adım öne atılmasıyla tabancasından bir kurşun Seydo’nun titremekte olan sağ ayağına isabet etti. Seydo, donmuş yüzü bir anda acı kesildi ve terlikten akan kana bakıyordu. Herkes yutkunarak Seydo’nun sonunu görmüştü… Bu defa Tajdin amcam havaya bir kurşun sıkarak Seydo’ya: 
- Neden Başkent’e o kadar sık gidiyorsun? Orada kiminle görüşüyorsun? Güvenlikten adamlarla mı? Bir casus mu oldun Seydo? 
 Dehşete kapılmış, elinden geldiğince saklanmaya çalışıyordu, birden bağırdı: 
-Ben bir hain değilim!
Babam ona üzgün üzgün baktı:
- Bir süreden beri hakkında dedikodular var. Bunlara inanmak istemiyorduk. Ama Başkent’te  ne yaptığına dair hiçbir şey söylemek istemedin. İşsizsin ve hep paran var. Ailenin onurunu temizlemek zorundayız…” Babamın sözü daha bitmeden Tajdin amcam, Seydo’nun dizine bir kurşun daha sıkmıştı. Babam eliyle silahı itti ve yeniden Seydo’ya döndü: 
- Eğer gerçekten bir hain değilsen, tut şu silahı… Al eline ve kafana bir kurşun sık! O zaman sana inanırız. Yoksa seni öldürmeye mecbur kalırız! 
Seydo, bir elini kurşuna siper ederek ayağa kalkmaya çalışıyordu.. Bir yandan inleyerek yalvarıyordu: 
- Başkent’e işlerim için gidiyorum.  
- Hangi işler? Diye bağırdı amcam. Babam ısrarla Seydo’ya: 
- Öldür kendini! Tabutun hazır, seni geleneklere göre gömmeyi dert etme, bizzat ben ilgileneceğim! 
Sonunun geldiğini gören Seydo, birden kaçmaya çalıştı; ancak Tajdin ayağının dibine bir kurşun daha sıktı. Seydo, can havliyle aniden kendini damdan aşağı attı. Tabutun yanına düşen Seydo, kanlar içinde kalmıştı; ama henüz ölmemişti. 
Düşmenin etkisiyle diğer ayağını da kırmıştı. Bir müddet yerde baygın yatan Seydo, o an için ölümden kurtulmuştu. Geleneklerimize göre Seydo’nun ölmesi için kendine gelmesi gerekiyordu. Tajdin amcam bu görevi üstlenmişti ve Seydo’nun başında ayılmasını bekliyordu. 
Neyseki uzak bir akrabamızın olay yerine gelmesiyle Seydo’nun suçsuz olduğunu öğrenmiş olduk. Seydo’nun bizden sakladığı ve söyleyemediği hainliği, Başkent’te zengin bir metresinin olduğuydu...
Recep İçen 
  

*Hiner Saleeem’den esinlenerek Çetoyê Zêdo ile ortak yapım.