21 Mayıs 2019 Salı

Karıncalar (Bir Savaş Vardı)- Yaşamak Sanatı


                             

            İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları, Boris Vian ve John Steinbeck’in metinlerinden yola çıkarak Gökhan Aktemur‘un oyunlaştırdığı, Işıl Yüce ve Ülkü Tamer’in çevirisi ile Ergun Üğlü’nün yönettiği “Karıncalar (Bir Savaş Vardı)” adlı oyunu, Mert Turak’ın yorumu ile sahneliyor…
            Oyun, Boris Vian’ın “Karıncalar” öyküsü ve John Steinbeck’in “Bir Savaş Vardı” isimli kitabından seçilmiş bölümlerle tek kişilik bir performansa dönüştürülmüş. Daha önce Ankara Devlet Tiyatrsou tarafından sahnelenen oyun, İstanbul Şehir Tiyatrolarının da ses getiren oyunlarından biri olmayı başardı.
            Bir askerin, nedenini bilmediği ve hiçbir şeyini anlayamadığı savaştan firar etmesiyle başlayan oyun,  özgürlüğe koşup sevgilisine kavuşacağı anı sabırsızlıkla bekleyen askerin, ayağına takılan bir mayına kilitlenmesi ile devam ediyor… İşgal etmek için gittiği topraklarda kendine esir olan asker, hayatta kalabilmek ve bir anlamda onun için umudu simgeleyen Jacklyn'e kavuşması için topuğunu mayından ayırmamak zorunda… “Burada ne kadar kalırım, bilemiyorum. Bildiğim bir şey varsa, artık ben seni bekliyorum!…” diye seslenen asker, insanların savaşı bir yaşam biçimi haline getirerek, normalleştirmesini de bir noktada kendi ironisi içinde eleştiriyor…
            Gerçekçiliğe şiddetle karşı çıkan Boris Vian, varoluşçuluğu benimseyerek, savaş karşıtlığı, şiddet, müzik ve aşk gibi vazgeçilmez temaların işlendiği on bir çarpıcı öyküden oluşan “Karıncalar” adlı eserini II. Dünya Savaşı’nın ardından 1946’da yayınlıyor… Öykünün kahramanı, ayağımızı kaldırırsak patlayacağını bildiğimiz bir mayın üzerinde iyice saçma bir hal almış hayatlarımıza dışardan bakarak, ironik bir biçimde kahkaha atmamazı öğütlerken, savaşın yarattığı çaresizliği, ve insanoğlunun acımazlığını da vurgulamaktan geri durmuyor…
            Steinbeck, II. Dünya Savaşı sırasında savaş muhabiri olarak İngiltere, Afrika ve İtalya’da gözlemlerde bulunuyor… Savaşın anlamı ile anlamsızlığı üzerine, tuttuğu notlarını, sonradan "Bir Savaş Vardı" adlı kitap haline getiererk tarihin bir kesitine değiniyor…
            Tasarlanan ahşap dekor oyun boyunca bir çok şeye dönüşüyor;  geminin güvertesi, kamara, sığınak, siper, çıkarmanın yapıldığı sahil kıyısı ve cephe gibi bir çok şey oluyor. Dekorun sağında ve solunda açılan kapaklar, sahneyi dolanan siper çukurları, ışık ve efekt tasarımlarıyla birlikte insanda gerçekten bir savaşı izlediği hissini uyandırıyor. Özellikle dekorda boş kaskların kullanılmış olması ve eğimli sahne tasarımı son derece başarılı… Patlayan bombaların çıkardığı korkunç sesler, duman ve silah sesleriyle de savaş atmosferi başarılı bir şekilde kurgulanıyor.
            Oyunun en önemli sahnelerinden birisi şüphesiz firar sahnesi. Daha doğrusu askerin firar etmeye karar verdiği sahne. Çünkü oyunun hemen başında Jaklyn’e yazdığı mektuplarda bulunduğu ortamı, yaşadıklarını anlatan asker daha sonraları neden bunların içerisinde olduğunu, verdiği savaşın neleri değiştirebileceğini sorgulamaya başlıyor. Olağan olarak bunların sonucunda diğer askerlerden farklı bir eylem içerisine girmesi kaçınılmaz oluyor. En azından bireysel kurtuluşu için.
            Turak’ın oyun boyunca yakaladığı ve başarıyla sürdürdüğü temposu metnin hızının ve geriliminin altında kalmayarak, seyirciyi de ayakta tutan bir serüvene dönüşüyor… sularda yattığı, yağmurda ıslandığı, patlamalara maruz kaldığı, oyunun ikinci yarısını tek ayak üstünde tamamladığı bu zor performansında alkışı hak ediyor…
            Karıncalar oyunun başarısı; samimi, dürüst ve naif olmasından ve savaş karşısında hemen akla gelen klişeler yerine gerçeklerden, insandan ve onun duygularından hareket eden yapısından kaynaklanıyor. "Bugün de ölmedim Sevgilim..." derken belki  de oyun bize asıl savaşın yaşamak sanatı olduğunun altını çiziyor.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder