21 Mayıs 2019 Salı

Bir Uyarlama Olarak: Fırtına


                                       
            Shakespera'in Fırtına adlı oyunu için romance tanımı yapılır. Bu türün belirgin özelliği; komik, trajik ve doğaüstü öğelere yer vermesi olarak gösterilir.
            Fırtına oyununda en belirgin tema, sömürü düzeni olarak karşımıza çıkar. Bunun yanı sıra iktidar hırsı ve kadının toplum içindeki yeri ise yan temalardır.
            Oyun, kardeşi Antonio ve Napoli kralı Alonso tarafından tahtı elinden alınan ve sonrasında kızı Miranda‘yla birlikte bir adaya mahkum edilen Prospero’nun tahtıyla birlikte bir nevi intikam almak için sürdürdüğü çabalarını konu alıyor. Prospero mahkum edildikleri bu adadaki yaşam koşullarına nasıl ayak uydurmaları gerektiğini bir peri olan Ariel ve bir köle olan Caliban‘dan öğreniyor. Zamanla onları kendisine bağlayarak birer köle hâline getiriyor. Prospero sahip olduğu doğaüstü güçlerini kullanarak çıkardığı şiddetli fırtınayla kardeşi ve Napoli kralı Alonso’yu çıktıkları deniz yolculuğunun sonunda bulundukları adaya sürüklüyor. Adada Ariel’in özgürlüğüne kavuşmak uğruna yaptığı yardımlarla başta Antonio ve Alonso olmak üzere herkesin yaptıklarından pişmanlık duymasını ve adaletin yeniden sağlanmasını amaçlıyor. Prospero, bunun bir nişanesi olarak da kızı Miranda ve Napoli kralının oğlu Ferdinand‘ın evlenmelerine izin veriyor.
            Fırtına sahnesi barkovizyon gösterisi olarak sunuluyor. Fırtına sahnesinden sonra sahnenin farklı yerlerine savruluyor karakterler. Oyun, seyirciler arasında oynanıyor. Mekan belirsiz. Her iki duvarda gözü andıran oval perdelerde seyircide gözetleme hissini uyandırıyor.
            Prospero’nun kardeşi Antonio ve Napoli kralının kardeşi Sebastian amaçları yolunda kendilerine engel olarak gördükleri Napoli kralını ortadan kaldırmanın planlarını yaparken, sarhoş kahya Stefano da yanına aldığı soytarı Trinculo ve köle Caliban’la birlikte adanın kralı olma hayallerini kuruyor.
            Oyunun tam bu bölümlerinde Stefano ve Trinculo, Caliban’ın yol göstericiliğinde Prospero’nun mağarasına ulaşmaya çalışıyorlar. Prospero’yu alt edip, adanın yeni sahibi olmak için. Ariel’in onlara görünmez olarak sunduğu göz alıcı kıyafetleri bir bir üstlerine giymeye başlıyorlar. Ve müzik eşliğinde bir defile sahnesi başlıyor. Sahnenin iki yanındaki barkovizyon perdeleri yardımıyla onlar kıyafetlerini denerken biz de geçmişten yakın tarihimize kadar birçok siyasetçinin fotoğraf ve videolarını görüyoruz. Barkovizyon gösterisinde Hitler, Trump, Merkel gibi bir çok siyasinin fotoğrafları görünür ama bunun yanı sıra Türkiye siyasetinden herhangi bir siyasetçinin resmini göremiyoruz.
            Ariel oyun kişisi, ayağında patenleri, dizlikleri, dirseklikleri ve başında bir aksiyon kamerasıyla oyuna giriyor. Reji çok büyük prodüksiyonlara girmeden bir çift paten buluşuyla Peri'ye sahnede daha hızlı hareket ve farklı olma olanağını sağlıyor.
            Ariel, Prospero'nun kolluk kuvetleri gibi; gözetleyen, denetleyen ve kontrol eden mekanizmanın kölesi. Ariel, yer yer seyirciyi de kafasındaki aksiyon kamerasıyla barkovizyon ekranına taşıyor. Seyirciler de denetlenen mekanizmanın içinde yer alıyor.
            Caliban oyun kişisinin ezilme durumu daha çok komedi unsuru olarak kullanılıyor.
            Bunun yanı sıra bir diğer nokta olarak dönem kostümleri yerine ganster kıyafetleri ve silahlarla da oyun güncellenmeye çalışılıyor. Mafya vari bir izlenim uyandırıyor.
            Prospero'nun herkesin kıyafetlerini çıkardığı sahnede ise; Prospero yegane güç olarak kalıyor. Prospero beyanıyla başlayan oyun, Prospero'nun olumlanmasıyla devam ediyor. Aydoğan, Prospeyo ön planda tutuyor ve Caliban'ı olumsuzluyor.  Metnin ana iletisi olan kolonyalist söylem rejide pek yer bulamıyor. Oyun, daha çok siyasi bir parodi gibi duruyor.
            Bunun yanı sıra bir diğer yan tema olan Miranda ve Ferdinand'ın aşkı da Aydoğan'ın rejisinde pek yer bulamamış. Miranda beyazlar içinde peri gibi karşımıza çıkıyor, saf ve temiz. Ferdinand ve Miranda'nın ilişkisi elma görselleriyle sembolik bir biçimde  geçiştiriliyor.
             Oyunda yabancılaştırma unsuru olarak kullanılan, şarkılar ve kelime öbekleri ile de yer yer düşen tempoyu artırmaya çalışıyor.    
            Oyun sahnelenirken elbette bir yorumla ele alınır, her seferinde yeniden şekillenir. Yorumlanmasında bir sakınca olmasa da nasıl yorumlandığı önemli. Oyunun kolonyalist söyleminden uzaklaşması, ve yorum olarak sadece siyasi parodi olarak sunulması Sheakspeare'in Fırtınası'nı; Aydoğan'ın Rüzgar'ına dönüştürüyor.
                                                                      

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder